Mustafa Kemal Atatürk, yeni devletin felsefesini şu sözlerle özetlemişti: "Tam bağımsızlık denildiği zaman elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik denmektedir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasında bütün bağımsızlığından mahrumiyet demektir."
Cumhuriyet döneminde Atatürk önderliğinde, kömür, çimento, şeker, pamuk, elektrik, uçak, ipek ve deri fabrikaları kuruldu. Dönemin sloganı şuydu: "Dışarıdan aldıklarımızı şimdi kendimiz yapıyoruz."
Üretmeyen, dışa bağımlı ve borçlu Osmanlı'nın mirasını, üzerine büyük bir savaş sonrası devralan genç cumhuriyet, 15 yılda devraldığı 4 fabrikaya 46 fabrika ekledi, işçi sayısını 16 kat artırdı, kalifiye eleman yetiştirdi. Sanayi üretiminin yüzde 80 oranında arttığı bu dönem, tüm dünyaya örnek olan bir ekonomik kalkınma modelini de hayata geçirdi.
Osmanlı Devleti'nden bir enkaz devralan, imkânsızlıklar içerisinde büyük bir Kurtuluş Savaşı mücadelesi vererek bağımsızlığını kazanan ülkenin ikinci savaşı, kuşkusuz kalkınma alanında oldu. 96 yıllık tarihi ile nispeten bugün genç bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti, 5 yılda gerçekleştirdiği sanayi devrimiyle, dışa bağımlılığı ciddi oranda azalttı, yerli üretimi artırdı. Genç cumhuriyetin mirasını devraldığı Osmanlı Devleti, 16'ıncı yüzyıldan itibaren bilimsel ve kültürel bakımdan bir hayli geri kalmış, Batı'nın yaptığı gibi bilgi üretip bu bilgi ile teknolojik gelişimini sağlayamamış, makine üretip fabrika kuramamıştı.
Fabrika kurmak istediğinde makineleri ve o makineleri kullanacak teknik elemanları dışarıdan getiren Osmanlı'nın makineleri, teknik elemanlar ülkelerine döndüklerinde çalıştırılamıyordu. Sanayi Devrimi'yle makineli üretime geçen Avrupa, ekonomik olarak her geçen gün biraz daha gelişirken, Osmanlı Devleti elle üretime devam ettiği için her geçen gün ekonomik olarak biraz daha zayıfladı. Çünkü makine kol gücünü yenmiş, elle üretilen Osmanlı malları makine ile üretilen Avrupa mallarıyla rekabet edemez hale gelmişti.
Tarım devrimini gerçekleştiremeyen Osmanlı, sanayi devrimini de hayata geçiremedi. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kalan sadece 4 önemli fabrika vardı: Hereke İpek Dokuma, Feshane Yün İplik, Bakırköy Bez ve Beykoz Deri fabrikası...
Yazar Şevket Süreyya Aydemir, bu durumu şu sözlerle ifade etmişti: "Türkiye'de o sırada fabrika denebilecek ve çoğu da yıpranmışlıktan veya sahipsizlikten faaliyetini durdurmuş ancak 10-15 müessese vardı... Daha doğrusu Cumhuriyet kurulduğu zaman adına Batı manasıyla fabrika denebilecek müesseseler yoktu. Adlarına pek de fabrika denilemeyecek olmakla beraber İstanbul ve İzmir bölgesinde yalnız 6 yünlü mensucat müessesesi vardı."
1915 istatistiklerine göre Osmanlı Devleti'nde 10 işçiden fazla işçi çalıştıran 282 işyeri bulunuyordu ve bunların 165-170 kadarı İstanbul ve çevresinde, 60'ı İzmir'de, geri kalanı Bursa, Manisa, İzmit ve Adana'daydı. Bu 282 sanayi kuruluşundan yüzde 85'i yabancıların, yüzde 15'i ise Türklerin elindeydi.
1923 yılında Bursa'da sadece 832 ipek işçisi vardı. 1923'te ülkenin 50 bin ton olan şeker ihtiyacının tamamı dışarıdan karşılanıyordu. Yılda 4 milyon kilo deri ithal ediliyor, sanayi işletmelerinin sadece yüzde 4,32'sinde motor kullanılıyordu.
SAYFA-1 SAYFA-2 SAYFA-3 SAYFA-4 SAYFA-5 SAYFA-6 SAYFA-7
Kaynak: https://www.aimsad.org/istatistikler/ataturkvesanayidevrimidisabagimliekonomidenuretenturkiyeye
Adres:
Maltepe Mh. Stadyum Cd. No.2 Bergama/İZMİR
Telefon
0232 631 28 57